Aşağıda Thomas Bauer’in Die Kultur der Ambiguität kitabının Müphemlik Kültürü ve İslâm başlığıyla yayınlanan Türkçe çevirisinde gözüme çarpan çeviri problemlerini listeliyorum. Öncelikle şu hususları netleştirmeliyim:
-Türkçe çevirinin 2019 tarihli 2. Baskısını, Almanca metnin ise 2011 tarihli ilk baskısını kullanıyorum.
-Buradaki liste kapsamlılık iddiasında değildir. Yani Türkçe çeviriyi satır satır Almanca metinle karşılaştırma imkânım yoktu. Türkçe metni okurken gözüme çarpan ve çeviriden kaynaklanmış olabileceğini düşündüğüm yerlerde asıl metne döndüm ve bu liste su yüzüne çıktı.
-Liste sadece çeviri hatası addedilebilecek problemlere odaklanmaktadır. Yani teknik terminolojiye dönük vukûf eksikliğinden doğan ve önemli bir kısmı transkripte edilmiş özel adlarda karşımıza çıkan noktalarla ilgenmiyorum. Yine sıkça rastlanan imlâ hatalarına değinmiyorum (mesela s. 340’ta 1487 yılının sehven 1847 olması ve o tarihte “Memluk yönetimi altındaki Filistin”e yapılan atfın okuyucuyu dumura uğratması vakıası). Ne var ki buralar da ilgili yayının kalitesi için vazgeçilmez şeyler ve malesef mevcut esere kesinlikle yakışmayan bir durumda.
-Yine çeviri hatası sayılamayacak tercihleri büyük oranda göz ardı ediyorum. Bu tercihlerin bir kısmını bazı okurlar çeviri hatası olarak görebilirler. Mesela Abrogation terimini “nesih” yerine “ilgâ”, Theologie’yi “teoloji” yerine “ilahiyat” şeklinde çevirmeyi hata olarak görmüyorum. Ancak bilhassa Theologie-ilahiyat tercihi sorun doğurmakta. Zira Bauer Theologie’yi kelâm için kullanıyor. Kusursuz olmasa da kelâmı teolojiyle karşılamak yaygın. Ama Bauer’in kelâm dediğine Türkçede ilahiyat dendiğinde yanlış anlaşılmalar söz konusu oluyor. Kaldı ki çevirmen birkaç yerde theologisch için “teolojik” diyebilmiş (mesela s. 308). Şu hâlde tutarlılık bakımından da teoloji daha uygun olacaktı. Ne var ki ben burada daha esnek davranıyorum ve -bence- daha tartışmasız yanlışlara odaklanıyorum.
-İmkânım olmasına rağmen vakit darlığı sebebiyle -yenilerde çıkan- İngilizce çeviriyi gözden geçirme fırsatım olmadı. Ancak o çeviriyi yapan iki kişiden birisini yakinen tanımam hasebiyle buradaki hataları orada kesinlikle beklemediğimi ifade etmeliyim.
-Türk okuru, listelenen hatalara rağmen bu güzide eseri Türkçeye çeviren Tanıl Bora’ya ve yayınlayan İletişim Yayınları’na müteşekkirdir, değilse de olmalıdır. Benim niyetim de aziz dostumun ifade ettiği gibi gelecekte daha fazla baskı yapacağına kesin gözüyle baktığımız bu eserin ilerideki baskılarında daha mükemmel hâle gelmesine bir nebze katkı yapmak.
-Bu liste bir twitter zincirinde başlamıştı ve burada tamamlanmaktadır.
1- Sayfa numarası vermeye gerek olmayan bir hata kitap boyunca Bibel’lerin “İncil” şeklinde çevrilmesidir. Ne yazık ki bu galat-ı meşhûr, Google Translate tarafından bile izlenmektedir. Zaten yaygın olan bu hata bizim toplumda yabancı dizi ve film altyazılarıyla iyice pekişti. Bibel Kitabımukaddes demektir. Kitabımukaddes’in ikinci kısmı Yeni Ahit’in içinde dört tane İncil (ve başka kısımlar) vardır. Detaylı bilgi için bu maddeye bakabilirsiniz.
2- Türkçe çeviri s. 63, Almanca asıl s. 66 (ve başka sayfalarda)
Hz. Osman’ın mushafı için kullanılan Kodex kelimesi “düstur” olarak çevrilmiş. Kelimenin yaygın sözlük anlamına uygun görünse de buradaki doğru karşılık “mushaf” olmalıydı ki Kodex/Codex esasında tam olarak “iki kapak arasında sayfalardan oluşan kitap” anlamında mushaf demektir. (Türkçe çeviri s. 319, Almanca asıl s. 333’te [ve diğer sayfalarda] “düstur” kelimesi Maxime için kullanılmış ki bu doğru bir karşılık. Ve tutarlılık bakımından Kodex’e düstur denmemesi gerektiğini perçinliyor.)
3- Türkçe çeviri s. 106, Almanca asıl 111
Variantenapparat’la Bauer’in kastı tahkik edilmiş, eleştirel neşirlerde (edition critique) genellikle sayfa diplerine konan ve nüsha farklılıklarını gösteren tablo biçimindeki aparat ve açıklamalardır. Türkçede bunun birebir karşılığı olup olmadığını bilmiyorum. Ama “çeşitleme cihazı” diye bir şeyin olmadığından pek kuşkum yok. Türkçe okurun buradan ne anlayacağını da merak ediyorum.
4- Türkçe çeviri s. 121, Almanca asıl s. 125-126
Bauer Arapçadan Almancaya çevirerek İbn Useymîn’den bir alıntı yapar. Allah’ın zikredilmesinin ardından gelen itirazî/parentetik cümleler “er ist mächtig und erhaben” veya “er ist erhaben” biçiminde Almancaya aktarılmıştır. Bunlar, Arapçadaki azze ve celle, sübhânehû, teâlâ gibi yüceltme cümlelerinin gayet literal çevirileridir. Ancak Türkçe çeviride anlamı değiştiren ve yaygın kullanıma aykırı şu ibare kullanılmıştır: “O rahman ve rahimdir.” Bu, Arapça asıl metin ve yaygın kullanım bir tarafa, Almanca cümlelerle de alakasız bir çeviridir. Rahman ve rahim merhamet vasıflarıdır, güçlülük ve yücelik değil.
5- Türkçe çeviri s. 139, Almanca asıl s. 143-44
Burada beten fiili “dua etmek” şeklinde çevrilmiş. Ancak bağlamdan anlaşılan (ki Bauer günde kaç vakit yapılacağından bahsediyor) namazdır. Türkçede dua, tam olarak namaz anlamına gelmez ve günde şu kadar vakit dua edilmesi gibi bir ibare doğru değildir. Bazıları bunu çeviri tercihi olarak görebilir, ancak bence bir hata. (Benden önce de bu hususa işaret edenler olmuştu.)
6- Türkçe çeviri s. 152, Almanca asıl s. 157
Almanca cümle: Dieser kurze Überblick über schāfiʿitische Rechtsmeinungen, verfaßt von al-Muzanī (175-264/792-877), stammt nicht nur von einem Schüler des Schulgründers ash-Shāfiʿī (150-204/767-820), sondern ist so kurz (und damit so offen), daß er sich für längere Kommentare geradezu anbot, die ihn erweitern und auf den neuesten Stand bringen.
Türkçe cümle: Şafi hukuk görüşlerinin El Muzanî (175-264/792-877) tarafından telif edilen bu kısa özeti, okulun kurucusu Eş-Şafi’nin (150-204/767-820) tek bir öğrencisine ait değildir, o kadar kısadır ki (dolayısıyla o kadar ucu açıktır), onu genişletecek ve güncelleyecek uzun yorumları neredeyse talep eder.
Türkçe çevirideki teknik transkripsiyon gariplikleri (mesela Eş-Şafi) konumuz dışında. Bauer’in cümlesi şunu anlatıyor: Eldeki metin (Muhtasaru’l-Müzenî) hem mezhebin kurucusunun bir öğrencisi tarafından telif edilmiş, hem de şerhe ihtiyaç duyacak kadar kısadır. Bauer bunu “sadece şu şu değil, aynı zamanda bu bu” (nicht nur… sondern [auch] veya not only… but also) kalıbıyla söylüyor. Türkçe çeviri ise bu kalıbın ilk kısmını yanlış aktarıyor ki sadece Türkçe metni okuyan kişi bile bir gariplik olduğunu sezebilir. Bir metnin Şâfiî’nin tek bir öğrencisine ait olmaması ne demek? İki veya üç öğrencisi birlikte mi yazmışlar kitabı? Doğrusu “bu metin sadece mezhebin kurucusunun bir öğrencisine ait olmakla kalmaz (ki bu bakımdan son derece mühimdir), aynı zamanda muhtasardır…”
7- Türkçe çeviri s. 206, Almanca asıl s. 214
Bauer, Goldziher’i eleştirirken demonstrativen Beweismethoden’den bahseder. Yani mantıktan bildiğimiz burhanî kanıtlama yöntemleri. Türkçe çevirideyse “ifşacı kanıtlama yöntemleri”yle karşılaşmaktayız. Burhanî terimi biraz fazla Arapça ve eski gelebilir kulağa. Ama meselenin ifşacılıkla herhangi bir bağlantısı olmadığı açık.
8- Türkçe çeviri s. 267, Almanca asıl s. 278
“Yani cinsellik pekâlâ tehditkâr bir müphemlik boyutu taşırken, cinsellikte böyle bir boyut pek yoktur Yakın Doğu’da.” cümlesi görüldüğü gibi biraz anlamsız. Yazar iki şeyi karşı karşıya koyacak (ki az önce “aşk” konusuna değinmiş), ama karşı karşıya konan şeylerin ikisi de cinsellik. Burada zannedersem bir göz kayması veya klavye sürçmesi söz konusu. Cümlenin ikinci kelimesi “aşk” olmalıydı ki Almanca asılda “die Liebe” tehditkâr bir müphemlik boyutu taşıyor.
9- Türkçe çeviri s. 291, Almanca asıl s. 304
Burada da bir göz kayması veya klavye sürçmesi olmalı. “die orientalische Dekadenz” önceden geçtiği yerlerdeki çevirilere binaen “oryantal yozlaşma” olması gerekirken “Oryantalist yozlaşma” olmuş. Bauer’in bahsettiği yozlaşma elbette Batı’nın Şark’a izafe ettiği “Şarklı” yozlaşma.
10- Türkçe çeviri s. 320, Almanca asıl s. 333
Prediger kelimesi “vaiz” olarak çevrilmiş. Bu tam bir hata olarak görülmeyebilir ve ciddî alan bilgisi gerektiriyor. Ne yazık ki Bauer’in kullandığı kaynağa erişemedim, zira yazma bir nüshaya atıf yapıyor. Fakat bir şehirde aynı anda iki “Prediger”in “predigen” yapmaması gerektiğinden hareketle burada vaaz değil de hutbenin kastedildiğini çıkarsayabiliriz. Nitekim bir şehirde tek bir yerde Cuma veya bayram namazı kılınır(dı), buralarda verilen tek hutbe de siyasi otoritenin onayıyla gerçekleşirdi. Dolayısıyla Prediger’le kastedilen muhtemelen hatip ve hutbe okuması/vermesidir.
11- Türkçe çeviri s. 321, Almanca asıl s. 335
Burada yine bir sürçme söz konusu. Jedenfalls “hiçbir şekilde” diye çevrilmiş. Galiba çevirmen önce “jedenfalls… unmittelalterlisches Konzept”i “hiçbir şekilde orta çağa ait olmayan” diye olumsuz çevirecekti, fakat sonradan unmittelalterlisches’i “orta çağa yabancı” diye çevirmeye karar verdi. “hiçbir zaman” ise gözden kaçtı ve olumsuz olarak kaldı.
12- Türkçe çeviri s. 332, Almanca asıl s. 347
4 numaralı noktayla benzer bir husus. İbn Battûta’nın sekreterinden aktarılan anekdotta bir dua cümlesi var: “möge es ihm Gott mit Gutem vergelten.” İtiraf edeyim, tahminimi teyit etmek için gidip Arapça orijinal kaynağa baktım: Cezâhullâhu hayran, yani -tıpkı Almancadaki gibi- “Allah onu iyilikle mükâfatlandırsın.” Çevirmenin “Allah ona misliyle versin” çevirisi yanlış bir tercih gibi görünüyor.
13- Türkçe çeviri s. 366, Almanca asıl s. 381
Fahreddin er-Râzî’nin fıkıh usulü kitabı el-Mahsûl’e atıf yapan Bauer, daha önce olduğu gibi (bkz. Türkçe çeviri s. 155, Almanca asıl s. 160) başlığı Almancaya çeviriyor ve “In seinem “Resultat” (al-Maḥṣūl) der Rechtsmethodologie…” yazıyor. Yani “Hukuk metodolojisine dair Sonuç (el-Maḥṣūl) başlıklı eserinde…” demek istiyor. Malesef Türkçe çeviride “Hukuk metodolojisinin sonuç bölümünde (el-Mahsûl)…” hâlini almış ki isabetli bir çeviri değil. Nitekim Bauer’in işlediği konu el-Maḥṣūl’ün sonuç kısmında değil, daha başlarında geçer.
Değerli Emin Güleçyüz,
ilginize ve önerilerinize çok teşekkür ederim.
Yeni bir yeni baskı yakın vadede görünmüyor ama olduğunda, bunları muhakkak dikkate alacağım.
Selam ve saygıyla
Tanıl Bora
Değerli Tanıl Bora,
Bu nazik mesajınızla beni onurlandırdığınız için ve tekraren Müphemlik Kültürü ve İslâm için ben çok teşekkür ederim. Türkçede erişilebilir kıldığınız bu metin şimdiden İslam düşüncesi ve tarihiyle alakalı -en azından benim gelecekte muhtemelen vereceğim- derslerin okumalarının ayrılmaz bir parçası oldu. Kaleminize sağlık.
Saygılar sunarım.
Benim elimde kitabın 4. baskısı var. Bahsetmiş olduğunuz kusurların bazıları düzeltilmiş. Benim de sayın Tanıl Bora’ya haddim olmayarak tavsiyem şahıs ve kitap adlarının yazımında Tdv İslam Ansiklopedisi’nin imla esaslarını dikkate alması olacak.
Ayrıca bazı yerlerde sanki literal tercüme esas alınmış belki cümledeki o kelime Almanca aslında anlamlı bir bütün ifade ediyordur ancak Türkçe de zorlama olan cümleler ortaya çıkmış.
Yine belki 20-30 yerde yazım hatası bulunmakta. Yeni baskıdan önce bunlar da düzeltilirse aliyyül ala olur.
Yine s. 243 Müphemlik İdmanı başlığı altında geçen ”Eski Arap şiirinde en önemli üslup araçları, mukayese ve daha önce de bahsedilen eş anlamlılardı.” cümlesindeki ”mukayese” kelimesiyle ”teşbih” sanatı anlatılmak isteniyor muhtemelen. s. 251 de acaba ”bilmece” ile kinaye mi anlatılmak istenmiş.
Son olarak s. 255 fotoğraf olarak basılan bir metin var. çözünürlüğü çok düşük daha net basılırsa o metindeki espri daha iyi kavranmış olur. İngilizce tercümesinde gayet net basılmış.
Bu eseri dile kazandırdığı için Tanıl Bora’ya teşekkür ederiz.