Zengine Kolay, Fakire Zor Şehirler

Bugün Mâlikî mezhebi dendiğinde akla hemen Kuzey Afrika gelir. Elhak o bölgeler (ayrıca reconcuista‘ya kadar Endülüs) büyük ölçüde Mâlikî fıkhının tesiri altında olagelmiştir. Fakat bir zamanlar Irak Mâlikîliği gibi bir vakıa da söz konusuydu. Bu vakıa 5./11. yüzyıl sonlarından itibaren ortadan kaybolacaktır (konuya dair bkz. Ali Hakan Çavuşoğlu, “Irak Mâlikî ekolü (III.-V./IX.-X.yy.),” Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, 2004).

Bu Irak Mâlikîliğinin önde gelen isimlerinden birisi Kadı Abdülvehhâb b. Ali (ö. 422/1031). Kadı Abdülvehhâb Bağdat’ta uzun müddet yaşamasına rağmen nihayet şehrin pahalılığına tahammül edemeyip Kahire’ye taşınma kararı alır. Şehrin halkı bu büyük âlimi çok sevip saydığı için oradan ayrılacağı gün veda etmek üzere toplanırlar. Kadı bariz bir şekilde kırgın ve dargındır. Der ki, “Sizlerle yaşarken sabahları ve akşamları iki lokma ekmek bulabilmiş olsaydım buradan ayrılmayı seçmezdim.” Ve bir de bana İstanbul’u hatırlatan (hatta benzer tüm şehirlere uyarlanabilecek) bir şiir söyler:

Bağdat, mal mülk sahipleri için ne güzel diyar
Fakat müflisler için yalnızca darlık diyarı
Dolaşıp durdum sokaklarında nereye gideceğimi bilmeden
Âdeta bir zındığın evindeki mushaf gibi sahipsiz

(Bu anekdotu merhum Abdülfettâh Ebû Gudde’nin Safahât min sabri’l-‘ulemâ adlı derlemesinden aktardım.)

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *